Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Halk Tiyatrosu

KÖY SEYİRLİK OYUNLARI

Aydın’da genellikle Karpuzlu ilçesi köylerinde görülen köy seyirlik oyunları asker uğurlamalarında, düğünlerde, bayramlarda oynanır. Büyük bir coşku içerisinde oynanan oyunlar, bu özel günlerin eğlence kaynağıdır. Oyunlar, genelde askerlik çağına gelmiş gençler tarafından oynanır. Seyirciler de bir şekilde oyuna dahil edilmeye çalışılır.

1- Çiftlik Oyunu
2- Deve Oyunu
3- Arap Oyunu
4- Sınır Taşı Oyunu
5- Gelin Kaçırma Oyunu
6- Ayı Oyunu
7- Köçek Oyunu
8- Gavur İmam Oyunu

Çiftlik Oyunu
Bayramın ikinci veya üçüncü günü 7-8 kişi ile oynanır. İki kişi öküz, üç kişi Arap, bir kişi Baytar (veteriner), bir kişi de Çiftçi olur. Öküzlerin boynuna boyunduruk, arkalarına ise kütük bağlanır. Araplardan biri öküzlerin önündedir ve onlara yol gösterir. Öküzlerin ve Arap’ın önünde yaşlı bir adam, sırtında torba, buğday ya da arpa savurur. Bu uzun bir süre devam eder. Bir süre sonra öküzler rahatsızlanır ve çökerler. Arap öküzlere elindeki sopayla dürter ancak bir sonuç alamaz. Bu arada domuz yavrusu öküzlerin bulunduğu yere gelirler. Araplar domuzların öküzlerin yanına gelmesini engellemeye çalışır. Araplar öküzleri kaldırmak için yine uğraşırlar, ama başarılı olamazlar. Araplardan birisi gider ve baytar bulup gelir. Baytar öküzleri kontrol eder, güzel bir şekilde muayenene eder. Daha sonra elindeki kâğıt parçalarını öküzlerin altına yapıştırır ve onları ateşe verir. Öküzler zorunlu olarak kalkarlar. Ateşin verdiği rahatsızlıkla çevreye saldırmaya başlarlar. Burada hedef seyircilerdir. Boyunlarındaki boyundurukla sıkıştırdıkları seyircileri Araplar ellerindeki sopalarla bir güzel döverler ve Araplar ve öküzlerin alanı terk etmesiyle oyun sona erer. Oyun süresince davul ve zurna oyunculara eşil eder. (Uyguç, 1998:86-87)

Deve Oyunu
Dört kişiyle oynanır. İki kişi deve kılığına girer. Onların önünde de deveyi çeken bir Arap vardır. Davul zurna eşliğinde oynanan oyunda arap deveyi bir süre seyircilerin önünde dolaştırır. Daha sonra deve davul zurna ekibinin önüne gelince hastalanıp yatar. Bir baytar gelir ve deveyi muayene etmeye başlar.

Burada amaç deve kılığına giren oyuncuların orasını burasını mıncıklamak huylandırmaktır. Daha sonra yatan devenin altına patlayıcı bir madde atar ve devenin alelacele kalkmasını sağlar. Can havliyle kalkan deve etrafa saldırmaya başlar. Açık olan bakkallara girer ve bakkal sahibinin kendisine verdiği armağanları alır. Daha sonra tekrar davul zurna ekibi önüne gelir.
Davul zurna eşliğinde ağır bir tempoda Köroğlu (yöresel adıyla “dağda gezerim”) oyunu oynar ve oyun sona erer. (Uyguç, 1998:87)

Karpuzlu-Tekeler Köyünde Deve Oyunu

Arap Oyunu
“Akçaabat yöresinde oynanan bir oyundur. Sadece düğünlerde oynanır. Oyun, düğünün kına günü, kına kafilesi, kız evinden geldikten sonra, erkeğin evinde oynanır. Oyunda iki arap vardır; eski elbise giydirilmiş, komik görünümlü, eli yüzü isle boyanmış iki kişi seçilir. Bunlar, köyden iki gençtir. İki zeybek vardır; yöresel zeybek kıyafetleri bulunabilirse onlar giydirilir, bulunamazsa, benzetilmeye çalışılır, ikisinin de başında sarı yağlıklar (pöçü denilen, yöresel erkek başlıkları) vardır. Kadın kıyafeti giydirilmiş, gelin rolünde bir erkekle, bir de muhtar vardır. Araplar meydana gelir. Şöyle bir meydanda dolaşır, sersem sersem çevresine bakınırlar ve giderler. Böylece, düğün halkı ve köylü arap oyununun oynanacağını anlamış olur. Meydanda, düğün evinin çalgıları çalmaktadır, Bir süre sonra, komik şekilde süslenmiş bir eşeğin üzerine bindirilmiş olan gelin, iki zeybekle meydana gelir. Gelin, eşekten indirilir ve eşek bir köşeye bağlanır. Daha sonra, zeybekler ve gelin, davul zurna takımının yakınında bir yere.masaya otururlar. Zeybeklerden biri gelinin yanından hiç ayrılmaz, diğeri çıkar meydanda, davul zurna önünde oynar. Bunu dönüşümlü olarak yapmaya başlarlar. Bu ara, bir köşeden gizlice onları izleyen araplardan biri gelir ve çalgıcıları tehdit ederek susturur ve kaçıp gizlenir. Çalgının sustuğunu gören zeybek sinirlenir. Gelir çalgıcılara, neden sustuklarını sorar. İsterlerse para vereceğini, çalmalarını söyler. Çıkarır, para verir ve çalgılar yeniden çalmaya başlar. Arap, yine gizlice gelir ve çalgıyı susturur ama o an zeybek arabı görmüştür. Peşine takılır ve onu kovalar. Bu birkaç kez böyle tekrar eder. Arapların amacı, zeybeklere, oyun sırasında rahatsız etmektir. Daha sonra zeybeklerin oyunları biter. Zeybekler, gider gelinin yanına oturur. Bu kez sahneye araplar çıkar. Meydana gelip, muhtarı sorarlar. Birileri muhtarı gösterir. Araplar muhtara, aç olduklarını söylerler. Muhtar, onlara beleşe ekmek veremeyeceğini, çalışmaların ister ve ne iş yaptıklarını sorar. Araplar, her işi yapabileceklerini söylerler. Alanın bir köşesini gösterir muhtar ve "Orası benim tarla, gidin orada biraz çalışın da yiyeceğiniz ekmeğin hakkını verin." der. Araplar, ellerinde çeşitli tarla araç gereci ile, komik davranışlar sergileyerek çalışırlar tarlada bir süre. Muhtar, daha sonra onlara yemek getirir ve araplar yemeğe başlarlar. Bu yemek, genellikle yoğurttur. Araplar yoğurdu oralarına, buralarına sürerler, ellerine yüzlerine bulaştırırlar. Artık karınları doymuştur. Yine muhtarın yanına gelirler ve evlenmek istediklerini söylerler ve gelini gösterirler. Muhtar onlara yine çalışmaları gerektiğini söyler, Araplar yine bir süre çalışırlar. Daha sonra, araplar gelini meydana çıkarırlar ve oynamaya başlarlar. Zeybekler bu ara oynayan araplarla gelinin çevresindedirler, Bu ara iki arap aralarında kıskançlık yüzünden kavgaya başlarlar. Bu kavgayı ayırmak için muhtar ve efeler araya girmeye çalışırlar. Bir süre sonra, araplardan biri bir fırsatını bulur ve gelini omuzuna aldığı gibi kaçırır ve oyun biter.” (Uyguç, 1998:88)

Sınır Taşı Oyunu
Akçaabat yöresinde oynanan bir oyundur. Genellikle bayramlarda, kapalı alanda oynanır. Çiftçi rolünde iki kişi (bunların iri yarı olmalarına dikkat edilir), iki tohum torbası rolünde, genç ve zayıf insan ve bir sınır taşı; beş kişilik bir oyundur. İki çiftçinin de sırtına, tohum torbası rolündeki gençler bağlanır. Sırtına konulur, elleri boynuna dolanır ve önden bağlanır; ayaklan beline dolanır ve karın üzerine bağlanır. Sınır taşı görevini gören kişi yere çökertilir ve elleri ile ayakları bağlanılarak oturtulur. Bu ara iki çiftçi de birbirinden habersiz, birkaç rekat namaz kılar ve tarlaya girip ellerindeki, karasabana benzetilen sopalarla çiftlerini sürerler, Daha sonra sırtlarından aldıkları tohumları tarlaya atmaya başlarlar. Bu ara, çiftçilerden biri sınır taşını görür. "Hay Allah. Bu taş geçen yıl iki metre ötedeydi, kim getirip koymuş bunu buraya?" diyerek, taşı ayağıyla ve elindeki sopayla birkaç metre ittirir. Taş yuvarlanarak gider. Çiftçi tohumunu atmaya devam eder. Bu ara aynı yere diğer çiftçi gelir, Aynı şeyleri o da söyleyerek taşı bu kez diğer tarafa ittirir. Çiftçiler birbirinden habersizdirler. Bu, bir süre böyle devam ettikten sonra çiftçiler karşılaşır. Ağız dalaşına başlarlar. Daha sonra birbirlerini itmeye, ardından da ellerindeki sopalarla birbirlerine vurmaya başlarlar, Burada dayağı yiyen çiftçiler değil, sırtlarındaki tohum torbası görevini gören gençlerdir. Sonra oyun biter. (Uyguç, 1998:89)

Gelin Kaçırma Oyunu
“Bu oyunu Tekeler Köyü'nde izlediğim için, köyün oyununun seyri Tekeler Köyü'ndeki gibi işlenecektir. Tekeler Köyü'nün ünlü seyirlik oyunlarından biridir. Yaklaşık her yıl Ramazan ve Kurban Bayramlarında oynanır. Oyunu götüren kişi, gelin rolünü üstlenen kişidir. Gelin, genellikle gençlerden biri tarafından oynanır. İzlediğim Gelin Kaçırma Oyunu'nda gelin rolünü, 1998 Kurban Bayramı'nda. bayram kahyalarından (Tekeler Köyü'nde, oyunlar, o yıl askere gitme zamanı gelmiş olan gençler tarafından düzenlenir. Oyunları düzenleyen gençlere "Bayram Kahyası" adı verilir.), o yıl askere gidecek olan Adem Akbulut tarafından oynandı. Gelin, eski, kullanılmış bir gelin elbisesi giydirilir. Başa bir eşarp bağlanıyor ve yüz, bir tülbentle örtülüyor ama gözler açıkta kalıyor; ayağına da lastik bir ayakkabı giydiriliyor. Gelin dışında, geline koruma olarak bir efe bulunuyor. Efeye, eski bir efe elbisesi giydiriliyor. Efenin iki göğsü üzerine iki adet ayna yapıştırılıyor. Efenin omzunda eski, dolma tüfeklerden bulunuyor. Oyunda ayrıca iki arap bulunuyor. Araplar, genellikle, yüzleri isle boyanmış oluyor ve elbiseleri komik, gülünç şekle sokuluyor. Bu, giydikleri elbiseleri ters şekilde giymeleriyle de yapılabilmektedir. Seyirlik oyunlarda az görülse de, Gelin Kaçıma Oyunu'nda seyirciler oyunun esas kahramanlarıdır. Oyun, Tekeler Köyü'nün Kefenlik Mevkii'nde başlar. Gelin ve efe giydirilir. Daha sonra, yüzleri isle karartılmış olan araplar, çevrede oyunu izlemeye gelen seyircileri, ellerindeki sopalarla kovalarlar ve belli bir uzaklıkta tutmaya çalışırlar. Bu ara, seyirciler arasından seçilen bir genç getirilir ve gelin, gencin sırtına bindirilir. Bu ara daha önce tutulan çalgıcılar hızlı bir ritimle yöresel türküleri çalmaktadırlar. Oyun grubu, Kefenlik Mevkii'nden, oyunun biteceği alan olan Gavalanı Mevkii'ne doğru yürümeye başlar. Gelin bu ara, gelinin seçtiği diğer, çevrede seyirci olar gençlerden birini seçer ve diğerinin sırtından iner ve ona biner. Bu, rutin bir şekilde devam eder. Bu ara, seyircilerin geline yaklaşmalarına araplar izin vermemeye çalışır. Ama, seyirci olan diğer gençler, gelip gelini almak ve kaçırmak isterler. Gelini kaçırmaya gelen gençlere efe elindeki tüfekle engel olmaya çalışırken araplar, ellerindeki sopalarla onları kovmaya çalışır. Bu ara efe; "Gelin bizim, o bize lazım''diyerek gelenleri kovmaya çalışır. Seyirci de oyuna katıldığı için, hep birlikte Kavalanı Mevkii'ne kadar gelinir. Bu alanda, gelin bir sandalyeye oturtulur. Çevresinde sürekli dönen arap onu korumaya çalışır. Bu ara diğer arap halkı ondan uzak tutmaya çalışır. Oynanılır ve oyun sona erer.” (Uyguç, 1998:90-91)

Diğer Oyunlar:
Ayı Oyunu
Genellikle askerlik çağındaki gençler tarafından oynanır. Ayı, ayı yavrusu, arabı canlandıran üç oyuncu vardır. Seyircilerden arada oyuna katılanlar da olur.

Köçek Oyunu                                            Gavur İmam Oyunu

                

Kaynakça:
UYGUÇ, Arif (1998), Dünden Bugüne Karpuzlu, Aydın: Güneş Matbaası.